Yurdumuzun Karadeniz bölgesinde bol, bazen de çok aşırı yağmur yağıyor, Orta ve Güney bölgelerinde ise kuraklık devamlı artıyor.
Kuzeyde milyarlarca ton su kullanılmadan denize gidiyor, güneyde ve orta Anadolu’da göller, barajlar, kuyular, yeraltı suları kuruyor.
Akdeniz bölgesi birinci derecede kuraklık kuşağında, felâkete sürükleniyor, orta Anadolu’yu kuraklık vurdu, kimsenin umurunda değil. Kuzey’de insanlar öldüğü için konu gündemde. Güneyde henüz insanlar ölmediğinden gündemde değil.
Kuzeyde 125 kişinin yasını tutuyoruz, Güney’de milyonlar zarar görecek, binler ölecek, ama kimsenin kılı kıpırdamıyor.
Türlü nedenlerle yaratılan gündemle vakit geçiren basında toplumumuzun bu hayati konusuna yeteri önemi gündeme getirmiyor.
Sevgili okurlarım, başka ülkelerde bugün çöl olarak gördüğünüz yerler bir zamanlar yeşil meralarmış. O yerler artık rüzgârla yer değiştiren kum yığınları. Bunlar olmuş ve bilinen doğa olayları. Bu değişim bizde de başladı.
Eğer önlem alınmazsa Orta ve Güney bölgemizde geri dönüşü olmayan “felâketlerle” karşı karşıya kalacağız. O zaman ben hayatta olmayacağım ama birisi, “zamanında önlem alınsaydı bu “felâket” ile karşılaşmazdık, yapılmış olan “cinayettir” diyecek”.
Yapmamız gerekeni söyleyeceğim zaman, toplum olarak negatif yanımızın şâha kalkacağını biliyorum ama gene de görevimi yapacağım.
Yapılması gereken hiç vakit geçirmeden Kuzeydeki bol suyun, Güney ve orta Anadolu’da kuruyan kilit noktalara aktarılmasıdır.
Nasıl ki aktarılması çok daha zor ve tehlikeli olan petrol borularla binlerce kilometre aktarılıyor, su ondan daha kolay aktarılabilir.
Bazı şeyler vardır ki yapmamak için para sorun olamaz. Olursa ya ülke yok olur, ya da hayat! Çölleşme ve su konusunda, parayı sorun olarak öne çıkaranların aklında bozukluk vardır.
Kuzeydeki dere yataklarındaki yapılaşmanın insan ölümlerine neden olmamasının bir çözümünün yer yer topraktan ufak barajlar, su kapanları yapmak. Bu barajlarda toplanacak suyun fazla olan kısmını kuruyan yerlere pompalayabiliriz.
Bu önlemle Kuzeyde de, Güneyde de çözüm sağlamış oluruz.
Yıllardır derelerin, nehirlerin kullanılmayan suyunun, yükselme tehlikesi gösteren denizlerimize akacağına, kurak yerlere aktarılmasını önermekteydim. Bu yöntem yazdığım yaklaşık on beş yıl evvel yapılmaya başlamış olsaydı, bugün karşılaştığımız kuraklığın boyutu çok daha az olurdu.
Şimdi gerekeni yapmazsak, yarın kuraklığın boyutu önlemlerin fayda etmeyeceği düzeye geleceğine hiç şüphe yok.
Her konuda olduğu gibi kendi düşüncesizliğimiz ve bigâneliğimiz nedeniyle, kendimize zararlı olmaktayız. Suskunluğumuzla, milletçe bir akıl tutulması içindeyiz.
Bu hastalıktan bizi başkası kurtarmaz. Biz kendimiz silkinmeli, kendi hayatımıza ve evlatlarımızın geleceğine sâhip çıkmalıyız.
Bilim, akıl, sevgi ve insanlık, toplum olarak yaşam, bunun yapılmasını gerektirir. Başkasının yapmasını beklemek ise koyu cehalettir.
Bilimle hareket eden ve yaşayan insan kendini kadere bırakmaz ve sorumluluklarını bilim ile yerine getirir.
Sizleri bilime ve el ele vermeye dâvet ediyorum. Sesime sesinizi katınız ki duysunlar.
Kuraklık gelecek değil, geldi, burada. Her geçen gün daha çok su harcarken, daha az su toprağa düşüyor. Sonunu tahmin etmek için âlim olmak ta gerekmiyor.
Bütün bunlar olurken nehirler, dereler, sel suları kullanılmadan denize gidiyor.
Eğer bu oluşumu doğal olarak kabul eden varsa aklı yoktur, gözü kördür.
Benzin olmazsa elektrik kullanabiliriz. Ama su olmazsa yaşayamayız. Bu nedenle su birçok bakımdan benzinden değerlidir.
İçme suyunu Reverse Osmos sitemi ile denizden üretebiliriz. Ama tarım için ve kuraklığın durması için, bunu yapamayız. Önerdiğim yöntemler çok daha ucuz ve kalıcı çözümdür.
Biz suyumuz yeterli değilken, olanını denize dökülmeden kullanmayarak, yarınımızı yok ediyoruz. Torunlarımıza ihanet ediyoruz.
Bu akılcı değil. Bu cehaletin ta kendisi.
Artık yarını beklemek zamanı geçti. Şimdi harekete geçmeliyiz.
Beraber bağırırsak, duyulur. Basının ve yetkililerin duymasını sağlayalım.
Em.Mimar Turgut KARABEKİR
22 Ağustos 2021
Son yorumlar