Abdülhamit Osmanlı İmparatorluğunun 34’ncü Padişahı idi.
32 yıl 7 ay 13 gün İmparatorluğu yönetti. Hakkında çok şey söylendi. Kimi ‘Ulu Hakan’ dedi, kimisi de ‘Kızıl Sultan’ dedi. Kimisi de ‘diktatör’ dedi.Tahta çıkmadan önce söz verdiği gibi 1876’da Anayasa’yı kabul etti. Ve ilk Meşruti Meclisi açtı. Ancak Ruslar batıda İstanbul/Yeşilköy’e kadar, Doğudan da Erzurum’a kadar ilerleyince, savaşı sebep göstererek Meclisi kapattı. Söz verdiği Anayasa’yı kaldırdı. Ruslarla Ayastefanos Anlaşması imzalamak zorunda kaldı.
Rusların daha fazla ilerlememesi için Kıbrıs’ta İngilizlere askeri üs verdi. Ancak İngilizler Kıbrıs’ta üsle yetinmediler. Koca adayı işgal ettiler. Oradan Mısır’ı da işgal ettiler. Fransa’da bu yağmadan geri kalmadı. Tunus’u işgal etti. İtalya da Habeş’i işgal etti.
Osmanlı toprakları yağmalanıyordu.
Ama Abdülhamit buna karşı koymak yerine sessiz kaldı. Üstelik, Abdülaziz’in büyük çabalarla oluşturduğu Osmanlı Donanmasını Haliç’e kapattı. Çürümesine neden oldu. 1878 Berlin Anlaşmasında ‘Hristiyan Hakları’ ile ilgili bir madde imzaladı. İşte bu madde tüm Balkanlara Osmanlıya karşı örgütlenme imkanı sağladı. Ve bu örgütlenmesini tamamlayan Balkanlar ayaklandı. Avusturya Macaristan Bosna-Hersek’i askeri olarak işgal etti. Sırbistan ve Karadağ bir devlet oldu. Niş Sırbistan’a verildi. Bulgaristan prenslik kurdu. Teselya Yunanistan’a verildi. Dobruca Romanya’ya bırakıldı. Bazı Bölgeler Karadağ’a verildi. İran’a bile toprak verildi.Tüm bunlar Abdülhamit zamanında oldu. Filistin’de İngilizlerin ricası üzerine Yahudilere toprak sattı. Siyonist Teodor Herlz’e nişanlar verdi.
Abdülhamit döneminde rakamsal olarak 1,5 milyon m2’den fazla toprak kaybedildi. Bu Türkiye topraklarının iki katı demekti.
Abdülhamit elbette vatanseverdi.
Ama kendi döneminde bu toprak kayıplarına engel olamadı. Ciddi ve merhametli bir devlet adamıydı.Dinen muhafazakardı ama gençliğinde rakı ve şarap içerdi. Ailesine düşkündü. 16 eşi vardı. Piyano çalardı. Sanatçıydı. İyi bir marangozdu. Operayı severdi. Klasik müzik dinler, tiyatroya giderdi. Doğaya önem verirdi. Yabancı bilim adamlarını desteklerdi. Okullar açtı. Kız çocuklarının okumasına ayrı önem verdi. Bayındırdı. Okullar, köprüler, hanlar ve çarşılar onun döneminde sayıca arttı.
Ancak Osmanlı İmparatorluğunu çökmekten kurtaramadı. Ve nihayetinde Abdülhamit 31 Mart 1909 gerici ayaklanması sonucunda sonra tahttan indirildi. 10 Şubat 1918 günü Beylerbeyi sarayında hayata gözlerini yumdu.
Atatürk ise gençliğinde ona karşıydı.
Vatanı, özellikle Balkanları savunmadığı için Abdülhamit’i devirmek için mücadele etti. Harp Akademisinden mezun olur olmaz Abdülhamit’e suikast ve darbe yapacağı gerekçesiyle 1905 yılında tutuklanıp Şam’a sürüldü.
Ama Abdülhamit’in şahsiyetine asla hakaret etmedi, ettirmedi. Atatürk Cumhurbaşkanı iken gazeteci Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu köşesinde Abdülhamit aleyhine bir yazı yazdı. Belki de Atatürk’ün hoşuna gideceğini sandı. Ama öyle olmadı. Atatürk yazıyı okudu. Nizamettin Nazif’i yanına çağırdı;
-“Yazını okudum.. Hürriyet ilân edildiği zaman sen küçük bir çocuk olmalısın. Fakat kutlarım, o günleri iyi canlandırıyorsun. Ancak Abdülhamit’i hiç sevmediğin belli” dedi. Atatürk durdu, elindeki kalemi önündeki kitaba vurarak düşündü, genç gazeteciyi de kırmak istemiyordu, ve;
-“Sevme Abdülhamit’i. Yine de sevme. Fakat sakın anısına hakaret edeyim deme. Senin kuşağın biraz daha ölçülü kararlar vermeye alışmalı. Bak çocuk. Kişisel düşüncemi kısaca söyleyeyim sana. Tecrübe göstermiştir ki, insanların çoğunun kuşkulu olduğu ve sınırlarının düşmanlarla çevrildiği bir devlette, Abdülhamit’in yönetimi büyük hoşgörüdür. Hele bu yönetim 19.yüzyılın son yıllarında uygulanmış olursa… “diyerek sözlerini bitirdi.
Aradan yıllar geçti.
II.Abdülhamit’in torunu Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu geçenlerde skandal bir paylaşım yaptı. İsim vermeden “Dedem Fatih Sultan Mehmed Han İstanbul’u besmele çekerek aldı, birileri gibi kafa çekerek değil..” ifadelerini kullandı. Fatih’ten sonra İstanbul’u alan kişi elbette Atatürk’tü. Bu sözlerle Atatürk’e saygısızlık etmiş, seviyesizlik ve hadsizlik etmiş oldu.
Ama torun sanırım şu sözleri bilmiyor.
Dedesinden ve dedesinin tarihinden haberi yok. 1915 yılında söylenen şu sözleri hatırlatalım ki, okurken utanır belki.
“Rabbime şükürler olsun ki, ummaya cesaret edemediğim zafer haberi(Çanakkale Zaferi) ulaştı. Bu büyük zaferi Mustafa Kemal Bey adında bir Albay kazanmış. Allah devletine hizmeti geçenlerden razı olsun”
Bu sözler II.Abdülhamit’e aitti. Ve o zamanki Albay Mustafa Kemal için söylemişti.
A.Kayıhan Osmanoğlu.
Belli ki tarih bilmiyorsun. O yüzden “Sevme Atatürk’ü. Sen sevme. Fakat sakın anısına hakaret edeyim deme..”
Atatürk’ü senin gibi cahiller ve gafiller sevseydi eğer, o zaman Mustafa Kemal, milyonların sevdiği bir Atatürk olmazdı zaten.
Gerçek Gündem / Aydın Keleşoğlu
Son yorumlar