1. Bölüm: Teşhis
Sorunların nedeni vaktinde doğru değerlendirilmediği için, sorunlarımız 70 yıldır vardı. Son 20 yıldır ölçüleri ve etkileri katlanmış olan sorunlar, eskileri kabullenip, çözüm üretmediğimizden ötürü olageldi. Partisel nedenlerle yanlışların yapılmasına hayır diyecek denetim gücü kullanılmadı. Atı alan Üsküdar’ı geçti!
50’li yılları yaşamış olanlar, hiç değilse 60’lı yılları yaşayanlar bugün yakınılan şeylerin yıllardan beri aynen gündemde olduğunu hatırlarlar. Aynı şeylerin yazıldığını, iktidarlarında, muhâlefetlerin de aynı şeylerden şikâyetçi olduklarını görürler. Hepsi kayıtlarda var. Değişiklik sade vurgun ve israfın boyutu.
Neden hiçbir şey değişmedi? Çünkü Atatürk’ün yapımıza uygun olarak çizdiği başlangıç yolunu bıraktık. Kısa bir süre sonra halk hazır değilken, demokrasi zokası bize yutturuldu ve içerisinde bocalamamız hâlâ sona ermedi. Eğer onun çizdiği yolda halkı yetiştirseydik, halkla özdeşleşseydik ve sorumluluk almasının zorunlu olduğunu öğretmiş olsaydık, denetim gücümüz olurdu. Şimdi çok farklı olurduk ve büyük bir olasılıkla Avrupa ve Ortadoğu’nun en güçlü 3 ülkesinden biri olurduk.
2000 yıl önce Plato demokrasinin eğitimli insanlar olmadan çalışmadığını söylemişti. Olaylar ise demokrasinin beklendiği gibi çalışmamasının eğitimli olanların bilerek veya bilmeyerek yaptıkları, kötülük ve yanlışlarından ötürü olduğunu kanıtladı. 20. ve 21. Yüzyıllarda yapılan insanlık dışı hareketlerin hiç birisi eğitimsizler tarafından yapılmamıştı.
Günümüzde bütün dünya insanlarını bir çeşit esarete sürükleyen sömürü düzeninin başındakiler nasıl en yüksek tahsilli kişilerse, politikacıların çoğu da yüksek tahsilli kişiler. Onların da başıboş olduklarında yaptıkları belli!
Sorunu yaratan bu kişilerden sorunların çözümlerini üretmelerini beklemek bizlerin suçu idi, şimdi de onlardan beklemek bizim suçumuz olur. Aynı tutumla hiçbir düzelmeye varamayız.
Şâyet politikacılar istemiş olsalardı da, varlığına göz yumulmuş olan yılların alışkanlıkları yüzünden, düzeltemezlerdi.
Çıkarlar ve maddî bağlar daima ön planda geldiğinden, başarılı olamazlardı. Bu şartlarda olan hiçbir ülkede olamayanı, bizim hazır olmayan halkımızla yapabilmemiz de beklenemezdi.
Bütün başımıza gelenlerin nedeni de politikacıların / yönetimlerin ve kısmen basının denetimsiz olarak bırakılmış olmalarıdır. Her düzeydeki halk, kendi düzeylerinde denetim sorumluluklarını yerine getirmezse olacak budur. Sanırım Plato eğitimden bahsederken bu kapsamda düşünmüş olmalıydı. Yapılması gerektiğinde Atatürk, “Bu ülkenin efendisi köylüsüdür” diyerek bunu özetlemişti.
Bugünkü durum felâket boyutunda. İlâhî bir güç eliyle istenen yönetim değişikliği olduğunda; yeni gelenler 1950’den beri gelenlerden farklı mı olacak? Eski anlayışın, yanlış söyledim, tutumun değişmiş olduğuna dair tek bir izlem de yok, işaret te yok! Nasıl olacak? Neden olmayacak?
Çünkü gelenlerin hiçbiri halka bütün olmuş değil, olmak çabasında da değiller. Hâlâ geldiklerinde daha iyi yapacaklarından söz etmekle yetiniyorlar. Aynen 70 yıldır dinlediğimiz gibi. Ana sorunu yok etmek hakkında tek söz yok. Sıkıntıda olan esnafı dolaşarak gösteri yapmak karın doyurmuyor. Birkaç esnafla konuşmak hakla bir olmak, halkın olmak değil!
Halkla bir olmadan, halktan gelmeden, kendileri belirledikleri aveneleriyle gelerek bir değişik olmaz. Kanıtı da böyle yaparak geldiklerinde geride bıraktıkları enkazdır, utanç verici geçmişleridir. Aynı ve benzer kişiler, aynı ve benzer tutumla gerekenleri o zamanlar nasıl yapmadılarsa, şimdi de yapmazlar. Biliyoruz ki her iktidarın gâyesi tekrar seçilmeyi garantilemek olmuştu. Şimdi değişeceğine dair de bir söz yok!
Yakınmalara geçen binlerce saatin yarısını halkı eğitmeye harcasalar, halka inmeyi denseler, erdemlik ile belirlenecek kişilerin seçilebileceği düzeni anlatsalar bir ümit belirebilir.
Yapacakları bu tür hareketler, öncelikle kendi partilerinin seçim kurallarını değiştirmedikçe inandırıcı olmaz. Demokrasiden dem vuranlar önce kendi notalarına bakmalılar. Değişim kendi evlerinde başlamalı.
Gelecek yazım: Reçete (27 Haziranda yayınlanacak)
Son yorumlar