Türkler kültür ve yaşam tarzı itibarıyla kara tipi bir toplumdur. Denizlerle yakinen ilgilenmedikleri gibi, sınırları içindeki ırmaklardan, göllerden ulaşım ve/veya balıkçılık maksadıyla yeterince istifade etmemişlerdir. Malazgirt Savaşı (1071) ve Alparslan’ın Anadolu’ya girişinden önce Manav/Yörük olarak adlandırılan Türk boyları Anadolu’ya gelmiş ve güney ve güney/batı Anadolu’yu da içine alan bölgede varlık göstermişlerdir.

O günlerden itibaren Anadolu ve çevresi Türklerin egemenliğinde kalmıştır. Osmanlı İmparatorluğu sınırlarını Balkanlar, Kuzey Karadeniz/Kırım, Karadeniz, Kafkasya, Orta doğu ve Kuzey Afrika’ya kadar genişletmiştir.

Bu yönetimden arda kalan hanlar, hamamlar, camiler, çarşılar Türk kültürün mirasları olarak ayakta durmaktadır. Ancak diğer taraftan özellikle Kanuni Sultan Süleyman zamanında Barbaros Hayrettin ile denizlerde başlayan yükseliş, Türklerin denizlerde de bazı izler bırakmasına vesile olmuştur. Piri Reis’in haritaları başlı başına birer denizcilik ve bilim şaheseri olarak ortadadır. Ancak bu yazıda, Osmanlının egemenliğinde olan denizlerin mevcut isimleri üzerindeki Türk izlerine değinilecektir.

Türkler eski çağlardan itibaren, yönleri renklerle ifade etmişlerdir. Ana renkler olarak kara, ak, kızıl, yeşil, mavi ve sarı renkleri esas görmüş ve bu renklerden her birini dört ana yön ve merkezi alanı ifade etmek için kullanmışlardır. Buna göre, merkez=sarıaltın; doğu=mavi; yeşil; batı=ak, güney=kızıl, kırmızı ve kuzey=kara renklerle ifade edilmiştir.

Mete Han’ın Çin ordusunu kuşatması, Çin kaynaklarında “Hun atlı birlikleri, Çin ordusunun çevresinde, şöyle düzenlenerek yer almışlardı: Beyaz atların hepsi batı yönünde yer almışlardı. Mavi (yani kır) atlar ise doğuda sıralanmışlardı. Bütün siyah atlar kuzeyde; kırmızı (yani doru veya al) atlar ise güneyde yer almışlardı” şeklinde yer almaktadır. Ziya Gökalp, Türkiye Türklerinin Ak Deniz (batıdaki deniz) ve Kara Deniz (kuzeydeki deniz) adlandırması da yönlerin renklerle ifadesinden geldiğini işaret etmesi de konunun ilk açıklamaları arasında yer almaktadır. Tüm bunların yanı sıra, günümüz Türkiye’sinin coğrafyasında birçok, Akdağ- Karadağ, Akbük-Karabük, Akbağ-Karabağ, Yeşilırmak, Kızılırmak, Mavi göl, Beyazgöl-Karagöl isimleri bulunmaktadır. Bunlardan Karadağ, üzeri bulutlarla, Akdağ karlarla kaplı dağ, Yeşilırmak etrafı veya suyu yeşil olduğu için değil bulunduğu konuma göre adlandırılmıştır. Kuzeyde olan dağa Karadağ, batıda olan dağa ise Akdağ isimleri verilmiştir.

Hangi şehir veya kasabada sarı alan diye bir yer duyarsanız bilin ki orası geçmişte o yerleşim bölgesinin ortasında veya merkezi kabul edilen yeridir.

İstanbul’daki Karaköy, kara olduğundan değil, kuzeyde yer aldığından bu isimle anılagelmiştir.

Anadolu’ya yerleşen Türkler bu kelime anlamlarıyla, Anadolu’yu çevreleyen denizlere; Kuzeydeki deniz anlamına gelen “Karadeniz”, batıdaki deniz anlamına gelen “Akdeniz”, güneydeki deniz anlamına gelen “Kızıldeniz “adını vermişlerdir. Hatta Hazar Denizi için de bazı kaynaklarda “Gökdeniz” dendiğini görürsünüz. Aslında Karadeniz’in, siyahlıkla, karalıkla; Akdeniz’in beyazlıkla veya Kızıl Deniz’in kırmızılıkla bir alakası yoktur. Türklerin, konumları dikkate alınarak denizlere koyduğu bu isimler, dünya denizcileri tarafından, bilinen ilk (renk) anlamlarına göre tercüme edilerek kendi dillerine kazandırılmıştır. Karadeniz’e: Black Sea (Ing), Mer Noire (Fr), Schwarzes Meer (Alm.), Chernomorskiy (Rus). Kızıl Deniz de benzer şekilde Red Sea (Ing), Krasnoye More (Rus), Mer Rouge (Fr.) şeklinde tercüme edilmiştir.

Türkiye’de Ege Denizi, 1941’e kadar Akdeniz veya Adalar Denizi olarak adlandırılıyordu. Atatürk’ün bu nedenle Büyük Taarruzda İzmir’i hedef göstererek “Ordular İlk Hedefiniz Akdeniz’dir. İleri” emrini vermiş ve Nutuk’a da “ordularımız İzmir rıhtımına, Akdeniz’e ulaştılar” şeklinde not düşmüştür.

Diğer taraftan Dünya’daki renklerle ifade edilmiş isimlere bakarsak: Beyaz Rusya ve Karadağ Devletinin, Rusya’nın Kuzeyindeki Kara SeaBeyaz Sea, Çin ile Kore yarımadası ortasında kalan Sarı Deniz’in isim haklarının Türklere ait olması çok muhtemeldir.  Ancak bunlar için ayrıntılı bir çalışma yapmak gerekir.

Sonuç olarak, Türkler; denizlere Kara deniz, Kızıl deniz, Beyaz Deniz gibi isimleri yönleri dikkate alarak vermiş, ama dünya denizciliği bu isimleri ilk renk anlamlarıyla tercüme ederek lisanlarına katmışlardır.  Osmanlının denizlerdeki bu gücü Cumhuriyet döneminden itibaren artan bir hızla ilerlemektedir. Denizcilik politikamız sosyal, kurumsal, kamu, özel, edebiyat, film ve eğitim alanında daha fazla yer alabildiği takdirde sıçrama yapılabilecektir. Denize yatırım yapanlar, arkalarında denizci dostu bir devlet desteğini görebildiği takdirde, denizcilik gücümüzü daha da ileriye götürmek mümkün olabilecektir.

Em. Amiral Ergun Mengi

Kaynakça

Bilge UmarTürkiye’de Tarihsel Adlar. İstanbul, İnkilap Kitapevi, 1993.

Cevat ÜlkekulAtatürk Neden Odular İlk Hedefiniz Akdeniz, ileri demişti”http://www.hgk.msb.gov.tr/images/dergi/makaleler/130_5.pdf, 14 Şubat 2017.

Nuraniye EkremEski Türklerin Renklerle Yön Belirleme Metodu, 01 Mayıs 2016, http://www.dolunaydergi.com/2016/05/01/eski-turklerin-renklerle-yon-belirleme-metodu/, 12 Şubat 2017.

Ramazan ÖzeyDünya ve Türkiye Ölçeğinde Siyasi Coğrafya, Aktif Yayınevi, 1999.

Ramazan ÖzeyAdalar Denizi ve Batı Anadolu Bölgesi Hakkında, Marmara Coğrafya Dergisi, Sayı: 3, Cilt: 1, İstanbul, 2001.
Selçuk AKARDil Tarih ve Coğrafya Denkleminde Ege Denizinin Adlandırılma Tarihi ve Ege Kelimesinin Anlamı, Deniz Basımevi, 2005

Bahaeddin ÖGEL Türk Kültüründe renkler ve Yönler, http://www.tarihportali.net/tarih/turk_kulturunde_renkler_ve_yonler-t3358.0.html;wap2=, 04 Ocak 2017. 

Paylaş